Blog

Haftanın İklim Haberleri (17 – 23 Ocak)

Devasa buz kütlesi ‘A68’in erimesi sonucu her gün 1,5 milyar ton su okyanusa karışıyor

Bir süre “Dünyanın en büyük buz dağı” olarak kabul edilen “A68” adındaki devasa buz kütlesinin erimesi sonucu her gün 1,5 milyar ton suyun okyanusa karıştığı belirtildi.

Bu miktar, Birleşik Krallık‘ta bir günlük kullanılan su miktarının yaklaşık 150 katına denk geliyor.

BBC‘de yer alan habere göre A68 buz dağı, 2017’de Antarktika‘dan koptu. Buzdağı, yaklaşık 6 bin kilometrekare büyüklüğünde ve yaklaşık 230 metre yüksekliğe sahipti. Buz dağından şimdiye kadar yaklaşık 1 trilyon ton buzun eridiği kaydedildi.

A68’den eriyerek okyanusa karışan suların yerel akımları değiştirerek okyanus zeminin yapısını değiştireceği ve yeni biyolojik değişimlere de yol açabileceği belirtildi.

Haber kaynağı: https://yesilgazete.org/devasa-buz-kutlesi-a68in-erimesi-sonucu-her-gun-15-milyar-ton-su-okyanusa-karisiyor/


COP26’nın Sonuçları Yetersiz; Isınma Yüzyılın Sonunda 4 Dereceye Ulaşabilir

Yeni bir rapora göre, COP26 iklim zirvesinde verilen sözlere rağmen bu yüzyılın sonunda 4 derecelik ısınmayı görebiliriz.

Exeter Üniversitesi’nden ve Met Office’ten araştırmacılar dünya çapındaki politikaları analiz etti ve Paris Anlaşması’nın, “mevcut yörüngeyle”, küresel ısınmayı 1,5 derecede sınırlama amacının ulaşılmaz olduğunu ortaya koydu. Araştırmayı yöneten Profesör Richard Betts, Glasgow’daki COP26’da yapılan anlaşmaların, ısınmanın 4 dereceye ulaşma “ihtimalini azalttığını” ancak bunun bir olasılık olarak değerlendirilmesini tavsiye etti.

Raporda, “Şu anda dünya çapında uygulanan politikalarla tutarlı projeksiyonlar, seragazı emisyonlarının oranına ve iklim sisteminin bu emisyonlara tepkisine bağlı olarak bu yüzyılın sonuna kadar yaklaşık 2 ile 5 derece arasında bir ısınma anlamına geliyor. Bu, hava düzenlerinde ve aşırı uçlarda değişimler yaratırken, insanlar ve biyolojik çeşitlilik için riskleri daha da arttıracak ve daha yüksek ısınma daha büyük risklere yol açacaktır” diyor.

“Küresel emisyonlar hızla net sıfıra veya net negatife düşürülürse, ısınmayı daha düşük seviyelerde sınırlamak hâlâ mümkün olabilir. Ancak küresel ısınma başarılı bir şekilde 1,5 ile 2 derece arasında sınırlandırılsa bile, hava durumu modelleri son on yıllardakilerden farklı olacak ve deniz seviyeleri bir dereceye kadar yükselmeye devam edecek” şeklinde de ekliyor.

Prof. Betts şunları söylüyor: “COP26, amaçlarının gerisinde kaldı ve küresel ısınmayı düşük seviyelerle sınırlayabilmemiz daha az mümkün hale geliyor. Paris Anlaşması’nın 1.5 derece hedefi ulaşılamaz duruma geliyor. Neden olduğumuz iklim değişikliklerine daha iyi hazırlanmamız gerekiyor.”

Haber kaynağı: https://www.iklimhaber.org/yeni-calisma-cop26nin-sonuclari-yetersiz-isinma-yuzyilin-sonunda-4-dereceye-ulasabilir/


Çin’in kömür üretimi 2021’de rekor seviyelere ulaştı

Çin’in kömür üretimi, geçtiğimiz yıl devletin madencileri kış aylarındaki gaz krizini önlemek ve ülkenin enerji arzını korumak adına üretimi artırmaya teşvik etmesiyle beraber rekor seviyeye çıktı.

Dünyanın en büyük kömür üreticisi ve tüketicisi olan Çin, geçen ay 384,67 milyon ton fosil yakıtı madenden çıkardı. Önceki rekor ise Kasım ayındaki 370,84 milyon tondu. Hükümet, maden işçilerine ülkenin ekonomik büyümesine yardımcı olmak için maksimum kapasitede çalışmaları çağrısı yapmasının ardından, Kasım ayındaki rekor hızlı bir şekilde kırıldı.

Çin’in rekor kömür tüketimi, kömürü bırakma taahhüdü üzerinde şiddetli bir anlaşmazlıkla sonuç bulan COP26 iklim görüşmelerinin sonuçlanmasından haftalar sonra geldi. Hindistan’ın son dakika müdahalesi ile anlaşmanın dili değişmiş ve kömürden “kademeli çıkış” yerine “kademeli azaltım” ifadesi kullanılmıştı.

Geçen ay Glasgow’da yapılan görüşmelerden sonra, COP26 başkanı Alok Sharma, Hindistan ve Çin’in Glasgow iklim anlaşmasını sulandırdıktan sonra “yoksul ülkelere kendilerini açıklamak zorunda kalacaklarını” söylemişti. Eylemlerinin kendisini “derinden hayal kırıklığına uğrattığını” da sözlerine eklemişti.

Haber kaynağı: https://www.iklimhaber.org/cinin-komur-uretimi-2021de-rekor-seviyelere-ulasti/

Kimyasal kirlilik, insanlık için güvenli sınırı geçti

Environmental Science&Technology Dergisi‘nde yayımlanan yeni bir çalışmaya göre, pestisitler, endüstriyel bileşikler ve antibiyotikler dahil olmak üzere 350 bin sentetik kimyasal ve plastiklerin yarattığı kirlilik insanlık için güvenli sınırı aştı.

Kimyasal kirliliğin bir gezegen için son sınırlarına ulaştığı sonucuna varan bilim insanları, gezegeni saran bu kimyasal kirlilik karışımının, insanlığın bağlı olduğu küresel ekosistemlerin istikrarını tehdit ettiğini söyledi.

Bilim insanları çevre ve iklim krizi yaşayan dünyada dokuz alanda beşinde “güvenli sınırların” aşıldığını söylüyor: 

  • Küresel ısıtma
  • Vahşi yaşam alanlarının yok edilmesi
  • Biyoçeşitlilik kaybı
  • Aşırı azot kirliliği
  • Aşırı fosfor kirliliği

Plastikten pestisite

Araştırmanın sonuçlarına göre plastik kirliliği, Everest Dağı’nın zirvesinden en derin okyanuslara kadar gözlemleniyor ve poliklorlu bifeniller (PCB) gibi bazı toksik kimyasallar uzun ömürlü olup son derece yaygın.

Kimyasal kirlilik, tüm yaşamı destekleyen biyolojik ve fiziksel süreçlere zarar vererek gezegenin sistemlerini tehdit ediyor. Örneğin pestisitler, tüm ekosistemleri ve dolayısıyla temel ihtiyaçları ve hedeflenmediği halde birçok böceği yok ediyor.

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan kimyasal kirleticiler ve insan faaliyetlerinde kullanılan kimyasal kirleticiler sonuçta yine insan sağlığına ve ekosisteme zarar veriyor. Öte yandan yapılan araştırmalara göre kimyasalların üretimi ve tüketimi sonucu çevreye verilen zarar insan sağlığına verdiği zarardan daha fazla. 

Haber kaynağı: https://bianet.org/bianet/cevre/256483-kimyasal-kirlilik-insanlik-icin-guvenli-siniri-gecti


Tahiti açıklarında, bozulmamış dev mercan resifi keşfedildi

Fransız Polinezyası‘na bağlı Tahiti kıyılarında 30m  derinlikte “bozulmamış” 3km uzunluğunda dev bir mercan resifi keşfedildi. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), resifin bu derinlikte keşfedilen en büyüklerden biri olduğunu açıkladı.

Resif, kasım ayında, okyanusun “alacakaranlık bölgesi” olarak bilinen derinliğe yapılan bir dalış gezisi sırasında bulundu. Dalgıç bilim insanları ve fotoğrafçılar, Seabed2030 Projesi adı verilen küresel bir deniz yatağı haritalama görevini sürdürüyordu.

Edinburgh Üniversitesi‘nden deniz bilimci Prof Murray Roberts, keşfin okyanus hakkında daha öğrenmemiz gereken ne kadar çok şey olduğunu gösterdiğini kaydetti:

“Mercanları hala en sığ tropik denizlerle ilişkilendiriyoruz, ancak burada daha önce bilinmeyen devasa bir mercan kayalığı sistemi bulduk. Sığ sular daha derin sulardan daha hızlı ısındığından, bunun gibi daha derin resif sistemlerinin gelecekte mercanlar için sığınak olduğunu görebiliriz. Bu özel yerlerin haritasını çıkarmak, ekolojik rollerini anlamak ve onları gelecek için koruduğumuzdan emin olmak için oraya gitmemiz gerekiyor. ”

Keşfin okyanus biyoçeşitliliği hakkında önemli bir fikir verdiğini belirten Barbiere, “Deniz türlerinin yaklaşık %25’inin mercan resiflerinde bulunabileceğini biliyoruz” dedi.

Resiflerin bulunduğu derinlikte, onların v yosunların  hayatta kalabilmesi için için, “alacakaranlık kuşağı”nda olsalar da hala yetecek kadar ışık bulunuyor.

Dr. Barbiere, bir sonraki aşamanın bu tür resiflerin çevresinde hangi türlerin yaşadığını bulmak olduğunu bildirdi. Bu konuda önümüzdeki aylarda yapılacak araştırmalar derinleştirilecek.

Haber kaynağı: https://yesilgazete.org/tahiti-aciklarinda-bozulmamis-dev-mercan-resifi-kesfedildi/

Written by
Change.org Türkiye Ekibi
January 23, 2022 8:02 am